Ülkemizde yükseköğretimin yeniden yapılandırılması gündemi, YÖK’ün Mart 2011’de web sitesinden yaptığı duyuru ile resmiyet kazanmış ve Eylül 2012’de ilgili kamuoyunun görüşüne açılan “Yeni bir Yükseköğretim Yasasına Doğru” başlıklı metin 2 ay içinde yasa tasarısı haline getirilerek Kasım 2012’de “Yasa Taslağı Önerisi” olarak önümüze gelmiştir.

Söz konusu girişime ait, Ege Öğretim Elemanları Derneği (EGÖDER)’in tespitleri şunlardır:

Şüphesiz ki, Türk yükseköğretim sisteminin kendi iç dinamiklerinden ve değişen dünya koşullarından kaynaklanan ve ele alınması gereken birçok sorunu vardır. Ancak bu sorunların önemli bir kısmı sadece yasa-yönetmelik değişiklikleri ile çözülemeyecek özellikler gösterir, tam tersine bu sorunlar düzenleyici yasalardan bağımsız olarak toplum yaşamında bilimin öncelenmesi, sürekliliği olan bir bilim insanı yetiştirme politikası ve bilime dayalı kalkınma odaklı bir ulusal strateji oluşturulmasıyla çözümlenebilir. 198o darbesi sonrası üniversiteyi zapt-ı rapt altına almak üzere devreye giren YÖK kanununun uygulamalarıyla ortaya çıkan akademik özerklik sorunu, yönetici seçimi sorunu, finans sorunları gibi bazı diğer temel sorunlar için ise üniversitenin gerçek işlevlerini yerine getirmesini kolaylaştıracak bir kanunsal düzenlemeye gereksinim vardır. Ancak bu düzenlemenin, bugünkü yasa tasarısı önerisinde olduğu gibi merkezi ve bürokratik bir yapılanma ve işleyişi ayrıntılandırması değil, yükseköğretimin temel çerçevesini çizmesi esastır.

EGÖDER, yükseköğretim gibi temel bir ulusal sorunla ilgili olarak mevcut durum böyleyken, hazırlanan bu yasa tasarısı önerisinin yükseköğretim sistemimizin somut ihtiyaçları, toplumumuzun talepleri dikkate alınmadan, bilim-bilim insanı ve toplum yararı merkeze konmadan, özellikle siyasetin ve sermayenin beklentilerine yanıt verme kaygısıyla düzenlendiğine, şeffaf –katılımcı–bilimi ve ortak aklı önceleyen bir anlayışla kurgulanmadığına, çıkış noktasının ve ardındaki örtülü nedenlerin yeterince ve gereğince tartışılmadığına inanmaktadır.

Yükseköğretim dünyamız, rektörlük seçimlerindeki “seçim aldatmacası”na benzer bir oyunla karşı karşıyadır. Bu sefer sahnelenen oyun ise, “demokratik ve katılımcı” bir yaklaşımla hazırlandığı görüntüsü verilmek istenen yasa hazırlığıdır. Sahnedeki, öyle bir “demokratik ve katılımcı” yasa hazırlığıdır ki, temel gerekçelerin ve temel ilkelerin oluşturulmasında belirli yandaş birimler dışında akademik dünya büyük ölçüde dışlanmış, buna karşılık süreç üniversite dışındaki kesimlerde (sermaye, siyaset, vb) yürütülmüştür. Sahnedeki öyle bir “demokratik” yükseköğretim yasa hazırlığıdır ki, üniversitelerden 15-20 gün içinde görüş istenmektedir! Sahnedeki öyle bir “katılımcı” yükseköğretim yasası hazırlığıdır ki, 165 üniversiteden gelen kurum görüşü ve binlerce kişisel görüşün 2 ay içinde değerlendirilip yasaya dahil edildiğine inanmamız istenmektedir. Üniversitelerimizdeki yaygın kanıya paralel olarak EGÖDER, aslında tüm bu adımların tepeden inme bir şekilde ve hızla atıldığı, gelen görüş ve önerilerin dikkate alınmadığı görüşündedir.

Görüntüde parlak güncel kavramlar kullanılsa da, yükseköğretim dünyamız, mevcut yasadaki hiyerarşik yapıyı aynen sürdüren bir yasa önerisiyle karşı karşıyadır, üstüne üstlük öneri içinde, temel bir mantığı olmayan bir dizi ayrıntı sunularak “kafa karışıklığı ve kavram karmaşası” yaratılmak istenmektedir. Üniversitelerimizde, siyasetin ve her türlü dış otoritenin etkisinden bağımsız olarak akademik özgürlüğün güvence altına alınması, araştırma - bilim özgürlüğünün sağlanması, bütçeden yükseköğretime yeterli mali kaynak ayrılması, öğretim elemanlarının özlük hakları ile ilgili koşulların iyileştirilmesi, vb. konulara eğilmek yerine üniversiteye yönetimsel müdahaleyi, yetki-iktidar kavgasını öne çıkaran, üniversitenin özerkliğini sağladığı gelire bağlayan, çıkış noktası olan siyasi ve piyasacı zihniyeti çeşitli maddelerle ayrıntılandırarak gizlemeye çalışan bir yasa önerisiyle karşı karşıyayız. EGÖDER sunulan öneride, yönetmelik ve yönergelerle belirlenmesi ya da üniversitelerin iç dinamiklerine bırakılması gereken birçok konunun kasıtlı olarak aşırı bir ayrıntı içinde önümüze getirildiğine ve bunun sonucu olarak taslakla ilgili yapılan tartışmaların ve açıklanan görüşlerin ilkesel bir temelde değil ayrıntılara boğularak yapıldığına inanmaktadır.

EGÖDER, yukarıda belirttiği ana gerekçelerle, söz konusu sürece ve bu sürecin ürünü olan yeni yasa taslağı önerisine karşıdır. Bu bağlamda mücadele çağrımız öncelikle üniversitelerimizin tüm bileşenlerinedir, onlar bu tasarının altındaki temel gerekçeleri görmeli ve gerçek bir üniversite ortamı için örgütlü demokratik mücadelelerini devam ettirmelidirler. Üniversiteler hepimizindir, bu bağlamda bir diğer çağrımız da toplumumuzadır. Toplumumuz üniversitesini çok geç olmadan sahiplenmeli, bu haklı mücadelede üniversite bileşenlerinin yanında yer almalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ana kuruluş ve işleyiş ilkelerini orta eğitimden kaldırdıktan sonra yükseköğretimden de kaldırmayı hedefleyen karşı devrimin sahnedeki bu son oyununa izin vermemek hepimizin borcudur.

EGÖDER için, üniversitenin temel misyonu açıktır: yerel ve evrensel gelişime katkıda bulunma, bilim-düşünce-teknoloji üretme, yaygınlaştırma ve topluma-insanlığa kazandırma… Üniversitelerimizin bu işlevlerini layıkıyla yerine getirmeleri için akademik özgürlüğe, idari ve mali özerkliğe, kamusal finansmana kavuşturulmasını ve bunların güvence altına alınmasını ön koşul olarak görüyoruz. Önerimiz, yükseköğretim sistemimizdeki nicelik ve nitelik sorunlarını çözmeye yönelik olarak evrensel normlar ve bilimsel veriler temelinde katılımcı bir süreçle kurgulanacak, özgürlükçü-özerk-yeterli kamu finansmanına sahip çağdaş ve aydınlanmacı bir yükseköğretim ortamı için gerçek bir reformun hayata geçirilmesidir.